8 Eylül 2011 Perşembe

haberler,haberler,haberler

6 aylık uzun aradan sonra bloguma yeniden dönüş yapmanın kıvancıyla sizleri selamlıyorum gönül dostları:)

Nerelerde miydim yazmadığım bu dönemde bende pek çok değişiklikler oldu.
1.si ben işe girdim mesleğim İnsan Kaynakları akşama kadar 150 kişi ile uğraşıyorum sonra hızımı alamayıp evdeki canavarus ile boğuşuyorum :)

2.si Ömer artık 15 aylık oldu bebeklikten çıktı çocukluk sınıfına geçti desem yeridir.Bıcır bıcır konuşuyo eskiye oranla daha uzun saatler uyuyo ,en çok da artık kendisini öyle sevdiriyor ki işte onu bırakıp işe gelmek şu sıralar hem bana hem kocama eziyet olmaya başladı.

3.sü ve en önemlisi yeniden hamileyim... üstelik kaza kurşunu:) tam tamına 2 aylık hem de...Daha Ömer küçüktü nasıl olacak derken artık tam olarak içime sindi evet ben hamileyim tamam istemiyordum ama hayırlısı böyle imiş deyip kabullendim 1 günlük ağlama zırlamadan sonra:)

Ne yalan söyleyim çok korkuyorum çocuğu küçükkken hamile kalanlara söylediğim laflar aklıma geldikçe kendime kızıyorum evet kızardım millete cocugun sevgisi bölünecek işte, en az 4 yaş olmalı diye...
evdeki hesap çarşıya uymuyormuş demek ki ...

Korkuyorum daha ben kendimi çocuk hissederken 2 tane çocuğum olacağı için , kocamla herşey tam yeniden rayına oturmuşken yeniden sil baştan olacak diye...

 bakalım neler olacak yaşayıp göreceğiz yine yazıcam artık bu kadar uzun aralar yok

1 Mart 2011 Salı

Gezdik,gördük,beğendik...

Hafta sonu bir değişiklik yapalım dedik ve arkadaşlarımızı da yanımıza alarak Kartepe'ye gittik.Organizasyonu ben yaptım.Daha evvel giden bir arkadaşımın uyarısını dikkate alıp evden 8 de cıktık.Gec kalırsak dağa çıkamayacağımızı söylemişti.Bir yere gitmeden evvel, her zaman iyice bir araştırırım. Nerede yenir, neleri meshurdur, nerede kalınır. Eğer bir ön araştırma yapmassam rahat edemem.Bu seferde öyle yaptım kahvaltı için Maşukiye'de ki Köyevi adlı mekanı seçmiştim o yuzden ilk durağımız orası oldu ve sonuçtan çok memnun kaldık.Tıka basa yedim diyemeyeceğim zira benim doğum kilolarımın bana yapışması dolayısıyle ben rejimdeydim ama bizimkiler afiyetle götürdüler masadakileri...
Maşukiye'de yağmur çiseliyordu hava o kadar temizdi ki sanırım oksijen çarpması yaşadım çünkü ilerleyen dakikalarda bolca mide bulantısı yaşadım.Zincirsiz dağa çıkarmıyorlarmış diye duyunca gerisin geriye dönüp zincir alıp yolumuza devam ettik.Yükseklere çıktıkça kar yüzünü gösterdi her yer bembeyazdı İstanbul'da oturup karı beklemeye devam etsek uzun yıllar o kadarını göremeyeceğimizin bilinciyle bir an evvel zirveye ulaşmaya çalıştık ama nafile öyle bir kuyruk vardı ki değil zirve biz yolu yarılayamadık baktık herkes bir yerlerde durmuş kartopu oynuyor bari bizde öyle yapalım dedik ve kara doyduk bol bol fotoğraf çekindik.Dönüşte Atv yapmaya gittik sanırım adı Sapanca Meşelik diye bir yerde bize sürekli bağıran bir hoca eşliğinde 2.5 saatlik bir köy turu yaptık. Bayağı zorlu etaplardan geçtik.Ellerimiz ayaklarımız buz kesti yuzumuze vuran soğuk ve yağmur bir de surekli bir adrenalin duygusuyla birleşince içimizdeki ne kadar negatif elektirik varsa boşalttık.Sonrasında açlığımız aklımıza geldi ve alabalık ovasında başka ne yenebilir ki mantığıyla alabalık yedik sabah 8 de başlayan macera dolu gunumuzu akşam 10 da tamamladık. Omer'i annemlerde bıraktık yorgunluktan kolumu kaldıracak halim yoktu ve gece132 sefer kalkmayı da gözüm kesmedi :)
Belki bu hafta sonu annemi götüreceğiz cunku kendisi bir kar aşığı ve bence bu kadar yakınımızdayken mutlaka görülmesi gereken bir cennetmiş Kartepe...

21 Şubat 2011 Pazartesi

Anılar, anılar şimdi gozumde canlandılar...

Eskiden zamanım yok hiçbir işe yetişemiyorum diye hayıflanırdım.Nerden bilirdim onlar iyi gunlerimmis. Gün dedigin benimki gibi öglen 12 de baslayıp sabaha karsı 3 sularında bitmezmis.Her sabah 7 de uyanıp, gece yarısı yattığım halde hala zamanı yetiştiremiyorum.Ne kıymet bilmez biriymişim eskiden... artık tv izlemek, pc karşısında aylaklık etmek, en fenası da şöyle ayaklarımı uzatıp kitap okumak bile lüks sınıfına girdi.Neyse ki akşam 8-9 arası uyuyor da benim paşa yatana kadar biraz vakit kalıyor bana.
Doktorumun da küçük bir cocuğu var doğumdan sonraki ilk kontrollerimden birinde  demişti ki ,ben işe geldiğimde dinleniyorum.Çok şaşırmıştım  o kadar tuhaf gelmişti ki insan hiç işte dinlenir mi demiştim kendi kendime.Ömer cok değil biraz buyudu ve  ben anladım evet annelik dinlenmek nedir bilemediğin bir sureçmiş. Herkes bunlar iyi gunlerin diyor neeee bundan daha zor ne olabilir sürekli onla meşgulüm zaten .Milletçe ne de meraklıyızdır ya felaket tellallığı yapmaya...Bırakalım kız kendi görsün demezler ille seni gererler. Ben ümitvar olmak istiyorum belki...eski gunlerime doneceğimi düşünüp mutlu olmak, anneliğin keyfini sürmek istiyorum ama bırakmıyorlar ki...

20 Şubat 2011 Pazar

yürüteç mi , elinden tutup yürütmek mi işte bütün mesele bu...

Veee yapmam deyipte lafımı yediğim şeyler listesine bir yenisini daha ekledim.Yürüteç mi aaa asla almam yurumeyi geciktiriyormuş, hem Avrupa'da da yasaklanmış diye nutuklar çekerken... Benim tamamiyle yürümeye konsantre olmuş oğlumu elinden tutup sabahtan akşama kadar yürütmek artık mümkün değil annemin kızım yapma etme gel alalım sana da yazık bize de yazık diye diretmesine daha fazla kayıtsız kalamadım.
Ömer bey ilk gün tankını pardon yürütecini (abartmıyorum hakikaten kocaman tank gibi bişey uzerinde
telefon , korna, kontak vites ve de çakma radyosu var çok fonksiyonel yani:) ) yürütemeyi beceremedi. Aslında beceremedi demek yanlış olur. Her zaman yaptığı gibi benden medet bekledi onu yürüteyim diye... sürekli beni alın diye yalvarır gözlerle baktı, ağladı, hiç hareketsiz durdu. Ama ben pes etmedim neyseki çabalarım boşa gitmedi. Bir kaç saat sonra önce arka arkaya, ertesi gün yandan yandan gitmeyi öğrendi . 4.günün sonunda da evde gidemediği köşe kalmadı biz de son durum Ömer mutlu, biz mutlu hallerindeyiz.Yürüteçle ilgili en büyük kaygım onun aşırı hareketl halinden dolayı acaba kendisini devirir miydi ama öyle büyük ki bırak düşmeyi kendini zor itiyor.Saolsun annem iyi bir seçim yapmış yarın resmini çekip koyarım belki sizlere de bir fikir verir.

13 Şubat 2011 Pazar

Benim neyime sabahlamak

Üniversiteden beri birlikte olan bir grubumuz var ve bunların arasında cocuklu olan tek çift biziz. Bu kez bir ilk yapıp Ömer dogduğundan beri ilk defa bizim evde toplandık. Daha evvelki bulusmalarımızda ya omer'i anneme bırakıp dışarıda zaman geciriyorduk ya da yine omer annemde kalıyordu biz onlara gidiyorduk. Cumartesi gunu  akşam size geliyoruz dediklerinde buyurun dedik ama annemin her cumartesi çatalcaya inzivaya çekilmesine sinir olduk. Bir yandan da keşke evde olsaydı ne guzel ona bırakırdık diye de hayıflandık. Bu arada annemle aynı apartmanda oturdugumuz icin annemin her turlu etinden sutunden faydalanıyoruz anlayacagınız:)
Aslında aksam cok guzel basladı. Omer'in sevimliligi yine ustundeydi. Surekli sen kahkahalar atıp durdu.
Ben klasik banyo, uyku rutinini bozmadım. Saat 8 bucuk oldugunda uyumustu bile..  bizde onun uyumasını fırsat bilerek kagıt oymamaya karar verdik ama o da ne Omer her yarım saatte bir zırıl zırıl aglıyor, arkadaslarımız resmen tıp oyunu oynuyorlar, evde olaganüstü hal ilan ettik odamızın kapısını kapatık sessiz sessiz devam ettik oynamaya... ama ne fayda omer surekli uyanıyor, bizler hala azimliyiz. Yaklaşık 15 kere bolunen oyun sırasında benim tum dikkatimin dağılıp surekli yanlış oynamam kocam basta olmak uzere tum arkadaslarımın benimle dalga gecmesi de cabası oldu. Peki biz yıldık mı saat 12 de hadi film izleyelim dedik. Yaklaşık 45 dk suren film secme aşamasından sonra "Knowing" adlı filmi izledik.Film bitince berbatmış keske baska film secseydik diye soylendik. Oldu mu saat 3 bucuk,  derken hadi Omer'in dogum videosuna da bir bakalım dedik. Saat 4 bucukta arkadaslarımız biz kalkalım dediler. Ben kimse evden cıkamaz nobetlese Omer'e bakıcaz dedim ama beni pek kaale alan olmadı :) herkes kaçış. Benim yatış, 5 kalkış saatim 6 oldu.
İşte asıl kabus bundan sonra basladı surekli yurumek isteyen oğlumla gecen yorucu bir 3  saatin ardından bitanecik kocamın nobeti alışı .Fakat benim her zamanki uyku psikopatlığımın devreye girip 1 bucuk saatlik debelenmenin ardından uyuyamadan kalkmam.Paşayı babanneye goturus, eve geri geliş. Tum odalarda c3 patladığını dusundurecek kadar vahim olan dağınıklığa bir son veriş ve en önemlisi Omer'i ananeye satış.
En sonunda sen evli mutlu cocuklusun senin neyine felekten bir gece çalış söylemine inanış. Bir daha annem yokken eski gunleri yadetmeye kalkmamaya yemin ediş.Ve bir pazar gunununde sonuna boyle geliniş...

8 Şubat 2011 Salı

ek gıdaya alıştırmanın püf noktaları

Ömer 4 aylıkken başladık onu ek gıdalarla tanıştırmaya... her ne kadar ilk 6 ay sadece anne sütü denilse de ben 6. ayın cok gec olduğu kanaatindeyim. Neyse ki benim doktorum da benimle  aynı fikirdeymiş ki 6.ayımızı beklemeden başladık. Gerçi bu cok meşakkatli bir süreç, sinir atakları geçirmek ve gözyaşı dökmenin kaçınılmaz olduğunu düşünürsek anne sütü yeter hem de hiç uğraştırmıyor ben geç başlayacağım diyenlere de hak veririm:)
Ben ilk elma püresiyle başladım .1 hafta boyunca önce 1 dilimden başlarsın 4. günün sonunda 1 elmayı yiyebilecek duruma gelir demişti doktorum. Ben ilk 1 hafta her gün 1 dilim verdim zaten pütürlü verdiğim için boğazına takılıyor, henüz çiğneme yutma refleksini kazanmadığı için zavallıcık diliyle itiyordu. Ben de erken başlamanın verdiği rahatlıkla dedim cocuğu bunaltmayayım. 1.haftanın sonunda olmasa da 1.ayın sonunda 1 tam meyveyi bitirebilecek konuma gelmişti. Doktorun verdiği listede 1.hafta meyveye alıştıktan sonra  mönüsüne yoğurdu eklemem yazıyordu. 4-6 ay arası yoğurt yemeyi kabul etmedi bizim küçük adam bende ısrarla meyve ya da pekmezle tatlandırmayı reddettim. Önce yoğurdun sade tadına alışsın diye direttim iyi de etmişim 7.ayında yoğurtla arası düzeldi şimdi ayıla bayıla yiyor.Yoğurdu keçi sütüyle yapıyorum çünkü anne sütüne en yakın olan oymuş. Zaten inek sütünü de doktorlar 1 yaşına kadar pek tavsiye etmiyorlar. 6.ayımıza geldiğimizde ise sebze çorbalarına başladık. Ben vitaminli olsun diye herşeyi karıştırıp yedirmeyi pek benimseyemedim.O yüzden kendimce şöyle bir program oluşturdum .En fazla iki sebze karıştırılacak tabi her gün değişik olmasına dikkat ediyorum. Haftanın bir günü ise aklıma gelen tüm mevsim sebzelerini karıştırıyorum. Böylelikle sebzelerin tadını algılaması kolaylaşıyor.Birde biz büyüklerin bile damak zevkine pek de hoş gelmeyen sebzeleri mutlaka sarımsak ve mandalina suyuyla tatlandırıyorum. Mesela kereviz ve pırasayı havuç ,sarımsak  pirinç ya da yulaf ezmesiyle hatta çoğunlukla ince bulgurla pişiriyorum en son üzerine biraz da mandalina suyu ekliyorum çok lezzetli oluyor ve çatalla ezerek yediriyorum. Benim bu ek gıda olayından anladığım şudur. Bebeklere kendimizin damak zevki nasılsa öyle yemek yapmalıyız. Özenmek önüne gelen sebzeyi doldurup içine pirinç atıp blendırdan geçirmek değil .Bence bu çocuğa yapılan en büyük işkence zaten böyle bir yemek şekliyle beslenen bir bebek biraz büyüdüğünde yemeği tümüyle reddediyor.

7 Şubat 2011 Pazartesi

İşte benim Ömer'im

Ufak atsaymışım keşke

Bir insan neden hiç yaşamadığı bir durumla ilgili ağzına ne gelirse konuşur üstelik bir de kocaman laflar edip sonra da altında kalır.
Sen misin cocuğumun uyku saati geldi deyip sohbetin en can alıcı noktasında kalkan arkadaşına ,ne var sanki burada oda yok mu uyut işte diye kızan , bir günden ne çıkar bu gecede uyku saati şaşsa ne olacak amma da abartıosun diyen... nerden bilebilirdim ki insan cocuğunun uyku düzeni değişecek diye psikopata bağlananıyormuş.
Geç kalan insanlara çok gıcık oluyorum ben asla gecikmem gideceğim yere  hatta erken giderim deyip sağda solda ne kadar dakik olduğumu anlatırdım. Maşallah cocukla evden cıkmak bir seramoniye dönüşüyormuş 5 dk lık bir yer için , 45 dk hazırlanmak gerekiyormuş da benim haberim yokmuş. Şimdi bırak erken gitmeyi ya da  ucu ucuna yetişmeyi , 10 dk geç kalmışsam kendimi dakik sayıyorum:)
Ben cocuğuma da bakarım süsümü de yaparım diyordum  sabahları kendi kendime uyanmıyorum ki saçımı toplayayım ,makyaj yapayım. Küçük beyin altını temizle, yemeğini yedir derken bazen yüzümü yıkamam bile öğleni buluyor :)
Annelikten çıkardığım en büyük sonuç ise bir daha da bilmediğim bir şey için ahkam kesmem aha da buraya yazıyorum:)

6 Şubat 2011 Pazar

uykusuz her gece

Bebeğimi görmeye gelenler tam da kapıdan çıkarken bütün uykularım senin olsun dediklerinde cok tuhaf gelmişti. Herkesin uykusu kendisine yeter ne saçma bir deyişmiş bu böyle deyip bir de üstüne gülmüştüm. Ömer 1.5 aylıkken bir gece ne emzirmek ne gazını cıkarmak ne battaniye v.s ile sallamak kar etmeyince gözlerim ağlamaktan kan çanağına dönmüş uykusuzluktan sayıklar bir haldeyken, bütün uykularım senin olsun oğlum lütfen uyu diye yakarmıştım. Bu kadar mı içten söylemişim duam tuttu hem de ne tutmak oğlumun uyuduğu her dakika benim gözler faltaşı gibi ... gece 2-3 ten önce yatağa giremiorum girsem de uyuyamıorum sabaha karşı tam uykusuzluktan sızmaya başladığım anda, derin uykusunu alan Ömer'in mesaisi başlıyor... her sabah bu akşam 10 da yatacağım diye söylenmeler ...akşam olunca oldum olası uyku sorunu yaşayan çocuktan sonra da iyice tavan yapan uykusuzlukla savaş vermeler... kocamın cocuk uyurken sen de uyu bak sonra ertesi gün yerlerde sürünüyorsun lafları ve benim bir kulağımdan girip ötekinden çıkmalar...
ne mutlu uykusuzluktan zombiye dönen uykusuz anneye...